GEÇMIŞTEN GÜNÜMÜZE BILGISAYAR

Unknown | 05:08 | 0 yorum




Bugün bir anket yapsak ve insanlara gündelik hayatınızda en çok nerede vakit geçiriyorsunuz desek alacağımız cevaplarda televizyon ve bilgisayar ilk sıralarda yer alacaktır. Hatta gençlerin televizyondan uzaklaştığı ve bilgisayarlara yöneldiği de yapılan araştırmalar sonucu ortaya konmuş bir gerçek. Peki bugünlerde en iyi dostumuz olan, başında saatlerce oturduğumuz ve bizi dünyanın dört bir köşesine ulaştıran bu cihazlar eskiden de bu kadar kullanışlı ve güzel miydi ? Cevap sizin de tahmin edebileceğiniz gibi ‘ hayır ‘.

Hayatınızın bir döneminde muhtemelen duymuşsunuzdur bu sözü : ‘ İlk bilgisayar bir oda büyüklüğündeymiş ! ‘. İlk duyduğunuzda muhtemelen inanmamışsınızdır. Gerçekten de inanması zor bir gerçek. Bugün tek elimizle tutup istediğimiz yere taşıyabildiğimiz bir cihazın zamanında bir oda büyüklüğünde olduğunu hayal etmek elbette bizler için çok zor. Zaten bu söz de tam olarak doğru sayılmaz. İlk bilgisayar bir oda büyüklüğünde değildi, bir ev büyüklüğündeydi ! Zira 167 metrekare büyüklüğünde bir oda pek de alışıldık bir kavram değil. Detaylara girmeden önce biraz daha geçmişe gidelim.

BILGISAYAR KAVRAMI

İlk bilgisayarı tanımlamak aslında o kadar da kolay değil. Bu tanımlama bilgisayar kavramına nasıl baktığımıza göre değişiklik gösterebilir. Temelde bilgisayar, hesaplama sürecini kolaylaştıran cihazlara verilen bir isimdi. Bu da bizi abaküse kadar götürüyor. Bazı kaynaklarda abaküs için ilk dönem bilgisayarı olarak bahsedildiğini görebilirsiniz. Ancak biz günümüz modern bilgisayarlarına yakın bir cihaz aradığımız için bu tanım bize uymuyor.

Tarih boyunca mühendisler hesaplama işlemlerini kolaylaştırabilmek adına birçok cihaz icat ettiler. Ancak bunların hiçbiri yazılımlanabilir değildi. Bu da onları günümüz bilgisayar tanımından uzakta tutmaya yetiyor. Yazılımdan bahsetmişken bugün bilgisayarların temelini oluşturan ve sadece 0 ve 1 sayılarından oluşan Boole cebrini de unutmamak gerek. George Boole, 1850 yılında Boole cebri olarak anılacak olan sistemi bulmuş ve modern bilgisayarların oluşmasına çok büyük bir katkı sağlamıştır.

George Boole


Yazılımlanabilir bilgisyara ait önemli bir adım 1837 yılında Charles Babbage tarafından atılmıştır. Babbage, yazılımlanabilir bir bilgisayar tasarlamış fakat gerekli maddi desteği bulamadığı için tasarımlarını hayata geçirememiştir. Yine de bu çalışmaları kendisinin bugün bilgisayarın temelini atan kişi olarak anılmasını sağlamıştır. 1890 yıllarında ortaya atılan ve ilk gerçek bilgisayar olarak kabul edilen ENIAC’a kadar kullanımına devam edilen delikli kartlarla çalışan bilgisayarlar bulunuyordu. 1890 yılında Herman Hollerith tarafından yapılmış ve delikli kartla çalışan bir bilgisayar vardı. Daha sonra 1944 yılında MARK I adıyla piyasaya çıkan, Haward Aitken – IBM işbirliğinin ürünü olan cihaz o dönemde ciddi bir başarı yakalamıştı.

GERÇEK ANLAMDA İLK BILGISAYAR: ENIAC

ENIAC

 Takvimler 1941′i gösterirken Amerika ordusu tarafından gizli bir istek olarak ortaya çıkmıştı ENIAC. Ordu o sıralarda ikinci dünya savaşındaydı ve amaç füzelerin daha az hatayla hedeflere gönderilmesiydi. Bazı bilim adamlarına istek iletildi ve ENIAC için çalışmalara başlandı. 1941 yılında başlanan çalışmalar 1945 yılına kadar sürdü. 1945 yılında denemelerine başlanan cihaz üzerinde 1947 yılına kadar geliştirmeler yapılmaya devam edildi. ENIAC yüksek hızlarda işlem yapabilen ve tamamen elektronik yapıda olan ilk bilgisayar olma özelliğine sahiptir. Yazımızın başında da değindiğimiz gibi devasa bir büyüklüğe sahiptir. 167 metrekare alan kaplayan cihaz tam 30 ton ağırlığa sahipti. Bugün Intel’in Ultrabook sertifikası vermek için 2 kilodan hafif olma şartı koyduğunu düşünürsek ENIAC’ın Ultrabook sertifikası alamayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.


ENIAC – 2

ENIAC’ın üzerinde 10.000′den fazla kondansatör ve 70.000′den fazla direnç elemanı yer alıyordu. Fiziksel anlamda tam bir dev olan bu cihaz işlem gücü olarak da dönemine göre adeta ışık hızında çalışıyordu. Saniyede 100.000 toplama işlemi, 385 çarpım işlemi ve 38 adet bölme – karekök alma işlemi yapabiliyordu. Somutlaştırmak gerekirse o dönem teknolojisi ise 20 saatte hesaplanabilecek bir top mermisinin bir dakikalık rotası ENIAC ile 15 saniyede hesaplanabiliyordu. Bu da cihazı döneminde tam bir fenomen haline getirmişti. Tabi bu 30 tonluk cihazı çalıştırmak o kadar da kolay değildi. ENIAC’ın çalışması için 150 bin watt enerji gerekiyordu. ENIAC’ın hikayesi 1955 yılında son buldu. Dünyanın ilk elektronik bilgisayarı 8 yıllık hizmet süresi sonunda yeni nesillerine göre daha yüksek maliyetli olduğu için fişi çekilerek tarihin karanlıklarına terk edildi.

ENIAC’DAN SONRA BILGISAYAR SEKTÖRÜ

Mikroişlemci

ENIAC’ın fişinin çekilmesinin ardından bilgisayar sektörü hızlı gelişimini sürdürdü. O dönemde bilgisayarların içinde vakum tüpleri ( boşluk tüpleri ) yer alıyordu. 1950 – 1960 yıllarında bu vakum tüpleri yerini transistörlere bıraktı. Transistörler vakum tüplerine oranla hem daha hızlı hem de daha ucuzdu. Böylece bilgisayarların seri olarak üretimine hız verildi. Artık daha hızlı ve daha küçük bilgisayarlar insan hayatına girmeye başlamıştı. Ancak önemli bir değişiklik daha vardı bilgisayar sektörünün önünde. 1970′li yıllara gelindiğinde bütünleşik devreler bilgisayarlardaki yerlerini almaya başladı. Bu durum hem maliyet düşüşünü getirdi hem de güvenilirlik artışını sağladı. Aynı zamanda cihazlar hızlanmış ve boyutları da küçülmüştü. Aynı dönemde Intel’in mikroişlemci üretimine başlaması ucuz bilgisayarların üretimine başlanması anlamına geliyordu. Bu dönemden sonra kişisel bilgisayar üretimi büyük bir ivme kazandı.



IBM, APPLE VE MICROSOFT

 Bilgisayar sektörünün öncülerinden olan IBM 1981 yılında ilk kişisel bilgisayarını piyasaya sürdü. IBM – PC adındaki bu modelde sabit disk yoktu. Cihazın üzerinde iki adet 5.25 inçlik disket sürücüsü ve Intel’in 8086 işlemcisi bulunuyordu. 5 adet kart yuvası bulunan cihaz 1983 yılında yenilendi ve PC-XT adını aldı. PC-XT modelinde 10 mb dahili depolama alanı da bulunuyordu. Aynı zamanda cihazın işlemcisi de Intel 8088′e terfi etmiş ve hızlanmıştı. IBM 1985 yılında ise ciddi bir hamle olan PC AT modelini çıkardı. Bu model eski modellere göre 3 ila 5 kat daha iyi bir performans sunuyordu. IBM bu bilgisayarında ISA anakart mimarisini kullanmıştı. Bu mimari kısa süre içinde piyasada yer alan bilgisayarların neredeyse tamamına yayılacak ve bugün kullandığımız modern bilgisayarların atası olarak kabul görecekti.


IBM-PC

 1984 yılında ise Apple grafik işletim sistemine sahip olan Macintosh’u piyasaya sürdü. Macintosh aynı zamanda fare kullanımına da destek veriyordu. Apple’ın Macintosh ürünü piyasada ciddi bir etki yapmayı başarmıştı. İlk Macintosh’un altında Apple’ın efsane CEO’su Steve Jobs’un imzası vardı.
   Hikayenin sonunda günümüze döndüğümüzde ise teknolojinin geldiği boyutlar net olarak anlaşılıyor. Bugün işletim sistemi olarak pazarın hakimi olan Microsoft 1975 yılında kurulmuş ve o günden bu yana kurucusu Bill Gates’i dünyanın zirvesine taşımıştır. Bugün piyasada yer alan bilgisayarları incelediğimizde ise 2 kilonun altında 1-2 cm aralığında kalınlığa sahip kolaylıkla taşınabilen cihazların hayatımıza girdiğini görüyoruz. Hatta tabletleri ve akıllı telefonları da bu alana katarsak işler çok daha ileri gidebilir.

Ultrabook

Önümüzdeki yıllarda bilgisayar teknolojisinin nerelere gideceğini söylemek ise oldukça güç. Belki de bir gün tıpkı filmlerde olduğu gibi sohbet ederek işimizi yaptırabileceğimiz, neredeyse sınırsız işlem gücüne sahip bilgisayarlar hayatımıza girecek. Ancak şu bir gerçek ki şu anda nerede olduğunu bile bilmediğimiz fişi çekik ENIAC’a tüm bunlar için bir teşekkür borçluyuz.

Category:

Yazar Hakkında:
!BR@H!M F!R@T Blogumuzda paylaşılan her şey tanıtım amaçlıdır. Telif ihlali olan paylaşımları iletişim kutusundan bize ulaştırabilirsiniz.

0 yorum